top of page
Ara

Rota: Arkeoloji Müzeleri, Gülhane Sanat, Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi / Gülhane Parkı

Yarım kalan İstanbul Arkeoloji Müzeleri gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gezmiş oldupumuz kadarını yazdığımız rota yazısına buradan ulaşabilirsiniz.


Türkiye’nin ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin koleksiyonlarında imparatorluk topraklarından getirilen, çeşitli kültürlere ait bir milyona yakın eser bulunuyor.

1899 yılında ilk kısmı açılan müzenin kurucusu Osman Hamdi Bey.

Giriş ücreti yetişkinler için 100 TL; fakat biz Müze Kart almayı tercih ettik. Müze kart kişi başı fiyatı 60 TL ve hemen gişeden yalnızca kimliğinizle veya internetten birkaç dakika içinde çıkartabiliyorsunuz.




Bir önceki ziyaretimizde girişte sağ kısmı gezmiş fakat üst kat ve sol alt tarafı gezememiştik. Üst kattan başlıyoruz. Troya'ya büyük bir alan ayrılmış.



Troya kısmını tamamladıktan sonraki odada arkeolojik çalışmaların teknik kısımları ve detaylarının anlatıldığı kısmı geziyoruz. Arkeoloji kazıları yapılırken nelere dikkat ediliyor, bir eser bulunduğunda müzeye kadar olan süreç nasıl? sorularına yanıt buluyoruz.


Bir sonraki kısım altının bulunduğu Sardes antik kentine ait, kazılarda bulunan altınları inceliyoruz.


Üst kattaki son oda ise sikkelere ayrılmış. İstanbul sikkelerini muhakkak görmenizi önerirriz.


Sikkeleri inceledikten sonra aşağı kata yani lahitlerin bulunduğu kısma iniyoruz.


Sidon Kralı Nekropolü kazıları hem Padişah 2. Abdülhamid hem de yerel yöneticilerin görevlendirdiği bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Mehmet Şerif Efendi'nin ihbarının ardından hipojelerde girişilen temizleme çalışmaları Osman Hambi Bey'in Sultan tarafından görevlendirilmesiyle arkeolojik kazılara dönüşür.1 Mayıs 1887'de bilimsel kazıların ilk kazması vurulur. Lehitlere ait parçaların yanı sıra birçok küçük buluntuya rastlanır. Bulunan lahit parçaları ve buluntular lahitlerle beraber İstanbul'a gönderilir. Osman Hamdi Bey lahitleri gün yüzüne çıkarıp İstanbul'a naklederek Müze-i Hümayum'un yeni binasında sergiler.




Müzenin son kısmı ise Osman Hamdi Bey'e ayrılmış. Hayatı, yaptığı eserler, hayata geçirdiği projeleri anlatan bir bölüm bulunuyor. Atamızı selamlayıp müzeden ayrılıyoruz.

Dinlenmek için Gülhane Parkı'na gidiyoruz. Çimlerde oturup kahvelerimizi yudumlayarak dinleniyoruz.


Oturduğumuz alanın hemen karşısında Gülhane Sanat bulunuyor. Uzun süredir atıl durumda olan Gülhane Sarnıcı İBB tarafından restore edilerek sanat merkezi haline getirilmiş.


1910’larda Gülhane Parkı’nın halka açılması çalışmaları kapsamındaki kazılarda keşfedilen ve altında kaldığı toprak yığınından temizlenen Gülhane Sarnıcı, geçmişte akvaryumların yer aldığı turistik bir mekan olarak kullanılmış, ardından zaman içinde ziyarete kapatılmıştı.

5.-7. yüzyıllar arasına tarihlenen ve kimin yaptırdığına dair net bir bilgi olmamakla beraber bir manastır ya da hamamın altyapısı olduğu düşünülen sarnıç, 12x17 metre ölçülerinde dikdörtgen bir plana ve 7 metre yüksekliğinde toplam 12 adet mermer sütuna sahip.


Sarnıçta Büşra Kölmük'ün "Polen" sergisini ziyaret ediyoruz.




Sarnıçtan çıkıp son ziyaret yerimiz olan Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'ne giriyoruz.

Kütüphanede fotoğraf çekmek ve kayıt almak yasakmış.

Hiç bir çekim yapamasak da deniyimi ve kokladığımız kitaplar bize yetiyor.



Bir sonraki rotada görüşmek üzere.


Utku&Yasemin

bottom of page