top of page
Ara

Rota: Barın Han, Basın Müzesi, Şerefiye Sarnıcı / Çemberlitaş

İlk Durağımız: Barın Han

17. İstanbul Bienali kapsamında üç ana mekandan biri olan Barın Han'ı biz de bu rotamızın ana mekanı yaptık ve çevresi için rotamızı belirledik. Uzun yıllar hat ve cilt sanatçısı Emin Barın'ın atölye olarak kullandığı Barın Han 2019'dan bu yana sergilere ev sahipliği yapıyor. Hem Emin Barın'ın kişisel atölyesini hem de Bienal alanını gezdik.

(Utku) Çemberlitaş rotamızda IKSV'nin Aposto'da yayınlanan Çemberlitaş yazısını referans aldık. Barın Han için rehberli tura katıldık. Bienal'in rehberli turlarına başka mekanlarda katılmıştık, sanırım özel etkinlikler olduğu için epey memnun kalmıştık. Bu kez memnun kalmadık. 5 katlı ve dolu dolu binayı 1 saat gibi kısıtlı bir zamanda gezmek zor oldu. Dikkatimizi toparlayamadık ve tur bittikten sonra yeniden dönüp kendimiz gezdik.

Müfredat Dışı ve PPV alanlarını çok sevdim. Ekoloji, kadın hareketleri ve emek sömürüsüne dair dikkat çekici işler vardı.

Bienal kapsamında gezdiğim diğer yerlere göre daha özensiz olduğunu düşündüğüm bir mekan. Çokça yazım ve yerleştirme hatası ve Türkçe desteğinin olmaması özensizliğinin birkaç göstergesiydi.


Engelliler için uygun değil. İngilizce desteği var; birçok alanda Türkçe desteği yok. Barın Han gezisi ücretsiz, rehberli tur ücretli (90TL). 20 Kasım'a kadar gezilebilir.

Emin Barın'ın işleri

Çemberlitaş Sütunu

Bir Çemberlitaş turu yapıp Çemberlitaş Sütununa selam vermemek olmazdı.

Çemberlitaş Sütunu

Basın Müzesi

(Utku) Bienal'in Çemberlitaş turu önerilerinden birisi olan Basın Müzesi'ni biz de rotamıza aldık. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne ait Basın Müzesi'nde daktilolar, matbaa makineleri, eski basım gazeteler mevcut.

Ayrıca üst katında bulunan sergi alanında Etem Çalışkan'ın sergisine uğradık. Emin Barın'ın öğrencisi de olan Etem Çalışkan aşina olduğumuz birçok kaligrafinin de sahibi. Atatürk portreleri, Gençliğe Hitabesi'nin kopyaları hâlâ birçok okulda dersliklerde.

Etem Çalışkan ayrıca gazetelerde fotoromanların yazılarının yazdı, 1954'te ilk fotoroman yazısı Jane Eyre filminin yazıları.

Çok sevdiğimiz şiirlerin kaligrafilerini ve serbest çalışmalarını da görmek için sergiye gitmenizi öneririm.


Basın Müzesi ziyareti ücretsiz. Engelliye uygun.


Şerefiye Sarnıcı ve Meydanı

(Utku) Yine Bienal'in önerisiyle gittiğimiz Şerefiye Sarnıcı Meydanında kahvenin ardından Sarnıç'ın içini gezmek istedik.

İBB Kültür A.Ş. 'nin çalışmalarından birisi olan çalışma, yalnızca restorasyonu içermiyor, aynı zamanda İstanbul'un ruhuna yakışır şekilde ışık gösterileriyle coşkulu hâle getiriyor. Bizans'tan Osmanlı'ya, oradan da Türkiye'ye bir film sunuyor. Çok gezilesi.

İBB'nin sarnıç çalışmalarını çok seviyorum. Yerebatan Sarnıcı'nın yanı sıra, küçük sarnıçları da nargilecilerden kurtarıp İstanbul'a yakışır şekilde sergi alanı yaparak kamuya açtıkları için tebrik ve teşekkür ediyorum.


Şerefiye Sarnıcı ziyareti ve film gösterimi ücretli. Tek gösterim 50 TL, iki gösterim 75 TL.


Dehliz Restaurant

(Utku) Bu gezimizi neredeyse Bienal belirlediği için önerilen mekanlardan biri olan Dehliz'e gittik ve yemeğimizi orada yedik. Dışarıdan bakıldığında girmeyeceğimiz bu yer, 450 yıllık Vezir Han’ının alt katında. Et dönerin yanı sıra, vejetaryen seçenekler mevcut.


Bena Dondurmaları

(Utku) Biz bu zamana kadar neden hiç gitmemişiz dedirten bir yer oldu Bena Dondurma. Dondurmaları hem çok güzel hem de hâlâ uygun fiyatlı. Cevizli dondurmaya bayıldım. Ayrıca cevizli Kıbrıs Tatlısı da denenir.



Frankestayn Kitabevi

(Yasemin) Frankestayn kitabevindeki söyleşiye katılmak için rotamızı Tophane'ye çevirdik. Daha önce Osman Erden'in ‘90’lardan günümüze Türkiye’de güncel sanat üzerine söyleşisine katılarak tanıştığımız bu bağımsız kitabevini çok seviyoruz. Bu sefer ise17. İstanbul Bienali kapsamında, Evrim Kavcar ve Elif Öner’in Hassas Sesler Sözlüğü isimli sanatsal çalışmasını Frankeştayn ekibiyle beraber ele aldıkları söyleşiye katıldık. Kitabevindeki ekip bir yandan mekanda bulunan sesleri yüksek, orta ve hassas olarak ele alıp değerlendiriken diğer yandan duyma engelli bireylerin sesi titreşimlerden algılayıp müzik yaptıklarına kadar olan geniş çerçevede ilerleyen harika bir söyleşi oldu. Söyleşiyi dinlerken atölyemdeki yüksek, orta ve hassas sesleri düşünmeye başladım.

Evrim Kavcar ve Elif Öner’in Hassas Sesler Sözlüğü çalışmasının kitabı da mevcut.

Frankestayn Kitabevi söyleşisi

Günümüzü rakıyla ve günün kritiğiyle Salkım Meyhanesi'nde sonlandırarak şenlendirdik.



Biz sonraki rotamızda görüşmek üzere.

Sevgiler,

Utku & Yasemin


bottom of page