top of page
Ara

Kısa Kısa Japon Sanat Tarihi

Bu yazımda, Japonya'nın sanat tarihi gelişimini kısaca antik çağlardan ele alarak İkinci Dünya savaşına kadarki sürecini aktaracağım.


Antik Japonya üç zaman dilimine ayrılabilir:

1. Jomon dönemi (MÖ 13.000 – MÖ 300)

2. Yayoi dönemi (MÖ 900 – MS 300)

3. Kofun dönemi (MS 300 – 700)


1. Jomon Dönemi (MÖ 13.000 – MÖ 300)

Japonya'nın yeryüzünde seramiğin ilk üretildiği ülke olduğu söylenmekte olup MÖ 11 binlerde Jomon döneminde Japon adalarında yaşayan yerli halkı tarafından seramik üretildiğine dair bulgular vardır. Bu bağlamda Jomon halkı dünyada ilk çömlek üreten halk olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde Japon seramikçiler ip ve halatları, fırınlama öncesi kile bastırarak izlerini çıkartıp süsleme yapıyorlardı. Bu sebeple üretilen çömleklere ve onları üreten halka "saman ipi deseni" anlamına gelen Japonca "Jomon" adı verilmiştir. Çömlekçi çarkı olmadan elle şekillendirilip fırınlanan bu çömleklerin üzerine sonradan kazıma tekniği ile de süslemeler yapılmıştır.

Jomon Dönemi Seramik

2. Yayoi Dönemi (MÖ 900 – MS 300)

Yayoi döneminin başlangıcında, Çin’den veya Kore’den Japonya'ya tarım tecrübesi olan bir insan akını olmuştur. Bu insanlar, ilk sosyal sınıfların ve toprak mülkiyeti kavramının gelişmesine yol açarak Japonya’ya çiftçiliği getirmiştir. Kraliçe Himiko Yamatai ticaret, vergi sistemi ve toplum düzeni getirmiştir.

Bu dönemde torna seramiği başlamıştır.


3. Kofun Dönemi (MS 300 – 700)

Ve günümüz Japonya’sının şekillenmeye başladığı Kofun dönemi (MS 300 – 700).

Kofun döneminde ülkeye genetik olarak farklı üçüncü bir Japon ata grubunun göç ettiği ortaya konmuştur, bu ataların Doğu Asya’dan geldiği ve büyük olasılıkla eski Çin’den gelen Han halkı olduğu düşünülmektedir.

Kofun; adını "kofun" adı verilen mezar höyüklerinden almıştır.

Kofunlar, seramikten yapılan Haniwa heykelleri ile süslenmiştir.

Kofun Dönemi Haniwa Heykel

Üç dönemde incelediğimiz Antik Çağ dönemlerinden sonra Klasik Japon tarihi dönemlerine geçebiliriz.


Asuka-Nara Dönemi (MS 538-794)

Adını Nara'nın 25 km güneyinde yer alan Asuka bölgesinden almakta olup Kofun dönemi ile birlikte Yamato dönemini oluşturur. Bu dönemde Çin'den gelen Budizm etkisini sanat yapıtları üzerinde göstermiştir. 710 yılında başkent Nara'ya taşınmış, Nara dönemi başlamış ve Budizm etkisi artmıştır. Budist tapınaklar inşa edilmiş ve bronzdan bolca Buda heykeli üretilmiştir.

Nara Dönemi Buda Heykeli

Heian Dönemi (MS 794-1185)

Heian dönemi klasik Japon tarihinin son bölümüdür ve adını başkenti bugünkü Kyoto olan Heian-kyō'dan almaktadır. Konfüçyüsçülük ve diğer Çin etkileri doruk noktasındayken Japon tarihinde yerini almış bir dönemdir. Heian Dönem'inde sanata, özellikle de şiir ve edebiyata önem verilmiştir.Japonya'nın din dışı sanatının geliştiği en önemli dönemdir. "Heian" kelimesi Japonca "barış" anlamına gelmektedir.

Heian Dönemi Japon kültüründe yüksek bir nokta olarak değerlendirilmektedir. Bu dönem ayrıca samuray sınıfının da yükselişe geçtiği bir süreçtir.


Bu dönemde Maki-e sanatı ortaya çıkmıştır. Maki-e kelimenin tam anlamıyla: serpiştirilmiş resim (veya tasarım)) resim, desen ve harflerin lake yüzey üzerine lake ile çizildiği ve ardından altın veya gümüş gibi metal tozunun serpildiği bir Japon dekorasyon tekniğidir. Maki-e teriminin kökeni "serpme" anlamına gelen maki ve "resim" anlamına gelen e'nin birleşiminden oluşan bir kelimedir.


**Lake, ahşap veya metal gibi malzemelere uygulanan sert ve genellikle parlak bir kaplama veya kaplama türüdür. Çoğunlukla ağaçlardan ve mumlardan elde edilen reçineden yapılır ve antik çağlardan beri kullanılmaktadır.


"Genji Monogatari" yani "Genji'nin Hikayesi" adlı dünyanın ilk romanı olarak kabul edilen kitap, kadın yazar Murasaki Shikubu tarafından bu dönemde (1010) yazılmıştır.


Dünyanın İlk Romanı


Kamakura Dönemi (MS 1185-1333)

Bu dönem, sadece Japonya'da görülen devasa Amida heykellerinin bronz parçalar halinde söküldüğü ve sonrasında birleştirildiği dönemdir.Yaklaşık 1200 tarihinde Budist heykel okulu olan Kei okulu açılır. Bu okulun heykelleri dini olmakla birlikte ilgi çekici bir doğa incelemesine sahiptirler. Tipik bir Barok usul Avrupa'daki 17. ve 18. yy doğacılığıyla karşılaştırabilir. Optik görüntüye sadık bir anlatım tarzını heykellere uygulayan bu anlayış, Batı sanatından çok önce olmakla birlikte aynı onlara benzer. Merkezi Nara'da bulunan bu okul, 14. yüzyıla kadar Japonya'da Budist heykel sanatının baskın okulu oldu ve 19. yüzyıla kadar etkili olmaya devam eder. Kei okulundan bir Japon heykeltıraş olan Unkei, Buda heykelleri ve diğer önemli Budist figürleri konusunda uzmanlaşır. Unkei'nin ilk eserleri oldukça gelenekseldir ve tarzı babası Kōkei'nin eserlerine benzemektedir. Bugün Unkei, Kei sanatçıları arasında en çok bilinenidir ve birçok sanat tarihçisi onu "en seçkin üyesi" olarak görmektedir.

Unkei tarafından yapılan ahşap heykel

Muromachi Dönemi (1336-1573)

Bu dönemin sanat oluşumu resim ve kaligrafidir. Muromachi yıllarında Japon resmindeki en önemli gelişmeler, Japonca'da suiboku-ga veya sumi-e olarak bilinen Çin mürekkebi monokrom geleneğinin özümsenmesidir. 15. yy sonuna doğru ressam Masanobu(1453-1490) Kano Okulu'nu kurmuştur. Bu adı birçok Japon sanatçısı almıştır. Ancak bu ad altında görülen sanatçıların hiçbir ailevi bağları yoktur. Bu aslında tamamen bir Çin geleneğidir. Kano Okulu'nun sanatçıları birbirine daima esin kaynağı olmuştur. Bu dönemde, evlerde bulunan paravanların üzerinde görülen resimler yapılmıştır.


Kintsugi:

Wabi sabi felsefesine dayanan Kintsugi (kin=altın , tsugi=birleştirme,) yani altın ile birleştirme sanatı 15.yy’da Japonya’da çay seremonilerinde kullanılan seramik çay fincanları için uygulanmaya başlanmıştır. Kırılan seramik ürün bir tür reçine (urushi reçinesi) ve altın tozu karıştırılarak yapıştırılmıştır. Yani aslında kırılarak varlığı zedelenmiş, bütünselliği bozulmuş ve belki de kullanılamayacak hale gelmiş bir nesneyi sadece tamir etmekle kalmayarak, ona değer katmak ve daha kıymetli hale getirmektir(Wabi-sabi).

Örneğin; basit bir seramik tabak kırıldı ve birden çok parçaya ayrıldı. Bu parçalar, Kintsugi felsefesi doğrultusunda, altın kullanılarak tekrar birleştirildi. Bu durumda seramik tabak kırılmadan önceki halinden çok daha değerli bir hale geliyor. Öncelikle değerli bir maden olan altın, tabağın maddi değerini arttırırken, işin içine ayrıca sanat ve parçaları ustaca birleştirme teknikleri giriyor. Ayrıca tabak, artık yaşanmışlığı olan ve birçok parçanın kırılmasından yeniden doğan bir bütün haline geliyor.


Kintsuginin Tarihi

Kintsugi’nin bilinen tarihi 15. yüzyıla dayanmaktadır. Rivayete göre Japonya ordu komutanı Ashikoga “Shogun” Yoshimasa’nın çok sevdiği bir çay fincanı kırılır ve komutan bu fincanı tamir edilmek üzere Çin’e gönderir. Metal zımba ile onarılan fincan, komutanı memnun etmez. Japonlar, farklı ve estetik bir seramik onarımı arayışına girer. Sonunda yerel ustalar bir çözüm bulurlar. Çatlakları Maki-e sanatında kullanılan urushi reçinesi ile doldurarak üzerini altın tozu ile kaplarlar.

Böylece Şogun’ın en sevdiği çay kasesini daha eşsiz ve değerli hale getirirler ve bu onarma şekli ile kase Şogun’ın favorileri arasında tekrar yerini alırken yeni bir sanat formu da doğmuş olur.

Kintsugi tekniği ile onardığım seramik tütsülük

Edo Dönemi (1603-1868)

Bu dönem 24 Mart 1603 tarihinde Edo(Tokyo)'da Tokugawa İeyasu tarafından Tokugawa Şogunluğu'nun kurulmasıyla başlar ve 3 Mayıs 1868'de Meiji Restorasyonu'nun başlamasıyla sona erer. 1605'ten itibaren Tokugawa'lar Japonya'da burjuva sınıfının ve tüccarların zenginliğini arttırırlar. Böylece resme yeni bir tarz, bir okul egemen olur(Ukiyo-e,Rex Okulu).

Ukiyo-e ahşap baskı resmi demektir. Japon ressamları tahta üzerine fırçayla yaptıkları çizimleri, basit aletlerle oyarlar ve oyulan yüzeyi mürekkepleyerek, pirinç kepeği hamurundan bir kağıt üzerine basıyorlardı. Bu resimlerin teması günü resmek idi. Çoğunlukla eğlence, tiyatro sahneleri, güzel kadınlar ve kubuki sanatçıları resmedilmiştir. Ağaç baskı sanatının 20. yy Avrupa resim sanatı üzerinde büyük etkisi olmuştur.

Japonlar, ağaç baskıları yalnız siyah-beyaz değil, renkli olarak da uygulamışlardır.

Bu dönemin önemli sanatçılarından Hokusai(1760-1849), kuvvetli ve orijinal kişiliğiyle ukiyo-e sanatçısı olarak bilinir. Fuji dağının 36 görüntüsü adlı baskı kitabıyla meşhurdur. Fuji dağının farklı konumlardan ve farklı mevsimlerde çizilen 46 adet resminden oluşur.

Hiroshige (1793-1858) adlı sanatçı, Hokusai'dan etkilenmiş ve fakat görüş açısını değiştirerek, ufku çok alta koymayı denemiştir. Hiroshige, çok derin bir persfektife sahiptir. "Edo'nun 100 Yüz Ünlü Manzarası" adlı eseriyle bilinir.

Van Gogh, Hiroshige'den çok etkilenmiş ve kendi çalışmalarına bu persfektif yansımıştır. "Hiroshige'ye Saygı" adlı bir eseri bile vardır.

Hiroshige- Ukiyo-e

Japon sanatı, gerçekçi ve gözlemci özellikler içerir. Estetiklerini yazı sanatından resme aktarmışlardır. Bu durum fırça izlenimciliğinin doğmasına neden olmuş ve bu özelliği Batılılar izlenimcilerle birlikte benimsemişlerdir.

Bazı kaynaklara göre İzlenimcilik akımını bulan Japonlar'dır ve Batı'ya, Japonya'da 1868 yılında yaşanan Meiji Resterasyonu ile sirayet etmiştir.

Kim bilir?


Japon Sanatının Batı Sanatına Etkileri

1848 yılında Amerika'nın Batı bölgesinde altın arama çalışmaları başlar. 1840 yılında 200 kişilik nüfusu olan San Francisco, 1853 yılında altın arama furyasıyla beraber 36 bine erişir. Buraya yerleşen halk artan nüfusla beraber tarım ve balıkçılık yapmaya başlar. Hemen karşı kıyısı Japonya'dır ve balıkçılar Japon sularında daha bol olan balığı tutmak için kıyılarına yaklaşır. Japonlar bu duruma sinirlenirler ve kendi sularına yabancıların girmesini istemez, gelen balıkçılara kötü davranırlar.

Bunun sebebi İmparator Tokugawa'nın 1600 yılında Japonya'yı dışarıya kapatmasıdır. Kimse Japonya'ya girememekte ve kimse de Japonya'dan dışarı çıkamamaktadır. Sadece Hollanda ile Nagazaki'de ufak bir körfezde ticaret yapılması üzerine bir anlaşmaları vardır. Nerdeyse 250 yıl süren bu kapalılık Japon halkında dış dünyaya karşı savunmasızlığa ve yabancılaşmaya sebep olmuştur.

1853 yılında Amerika Hükümeti Japonya'ya kıyılarını ticarete açması üzerine baskı yapmaya başlar. 1854 yılında Perry adlı bir amiralin komutanlığında 9 adet savaş gemisiyle Japonya'ya girince Japonya el mahkum anlaşmayı kabul eder.

Bunu duyan Avrupalı ülkeler sırasıyla Japon kıyılarına gelir, baskı yapar ve Japonya onlarla da anlaşma yapmak durumunda kalır. Kapitülasyonlar imzalanır. Japonya 250 yıl kapalı kalmanın sonucu olarak dış ülkelere karşı çok zayıf ve savunmasızdır.


1854 ile kapılarını Batı'ya açan Japonya, sanatını da yavaş yavaş yansıtmaya başlar. Özellikle Fransa Japon sanatından çok etkilenmeye başlar. Japonizm modası sirayet eder. Önceleri Japon sanatını sadece dekorasyon olarak satın alan ve modasına dahil eden Batı yavaş yavaş bu tarz üzerinden sanat icra etmeye başlar.


1868 yılında Manet'nin yaptığı tablolar Batı tarzındadır fakat arka plana baktığımızda hep Japon dekoratif malzemelerini görürüz. Ahşap baskılar, seramikler, yelpazeler ve kimonolar gibi.

Bu moda bir süre sonra etkileşime geçmeye başlar ve Japon tarzı derin perspektif içeren resimler yapmaya başlanır.

Manet ve Van Gogh özellikle Hiroshige'den çok etkilenmiş ve izlenimcilik akımı bu etkilenme sonucu ortaya çıkmış olduğu düşünülmektedir.

Van Gogh'un 1887 tarihli Japonaiserie Flowering Plum Tree (Hiroshige'den sonra) hem Japon sanatçı Hiroshige'ye bir saygı hem de Van Gogh'un kendisinin habercisidir. Sanatçının bu eseri Japon sanatının Batı sanatını nasıl etkilediği ve kökten değiştirdiğinin de önemli bir kanıtıdır.

Van Gogh-Japonaiserie Flowering Plum Tree (Hiroshige'den sonra)

1868'de Meiji Restorasyonu, Tokugawa Şogunluğu'nun 265 yıllık feodal rejimine son verir.

Meiji dönemi, Japonya tarihinde 23 Ekim 1868-30 Temmuz 1912 tarihleri arasında İmparator Meiji'nin saltanatını kapsayan dönemdir. Bu dönem Japon toplumunun soyutlanmış bir feodal toplumdan modern biçimine geçtiği Japon İmparatorluğu'nun ilk yarısını temsil etmektedir.

Japonya bu süreçte önce dünyaya açılmış, ardından bir sanayileşme ve militarizasyon dönemine girmiştir.

İmparatorun var olan siyasi gücü denetim altına alması ve ordunun modernizmi Japonya'nın Asya Pasifik bölgesinde büyük bir emperyal güç olarak ortaya çıkmasına ve 1895 Çin-Japon Savaşı, 1905 Rus-Japon Savaşı ve I. Dünya Savaşı'nın ardından bir sömürge imparatorluğunun kurulmasına katkıda bulunur. 1929'da yaşanan Büyük Buhran da dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesini etkileyen ekonomik ve siyasi kargaşa, Shōwa milliyetçiliği olarak da adlandırılan Japon tarzı faşizm ideolojisinde somutlaşan militarizm, milliyetçilik ve totaliterliğin yükselişine yol açar ve sonunda Japonya'nın Mihver Devletleri ile ittifaka üye olması ve İkinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak Asya'nın büyük bir bölümünü işgal etmesi ile sonuçlanır.

Faşizm etkisinden dolayı sanat alanında ise artık bireysel ve özgün bir sanat üretimi yoktur.

Japonya tekrardan özgün sanat eseri üretimine ancak İkinci Dünya Savaşı sonras1950'lerde başlayacaktır.

Gutai adlı bir sanat grubu kurulur mesela.

Fakat bu süreç, yani Çağdaş Japon Sanatı, bir sonraki yazımın konusu olsun.


Sevgiler,

Yasemin




Kaynaklar:

  1. https://arkeofili.com/antik-dna-bilinmeyen-bir-japon-soyunu-ortaya-cikardi/

  2. Zeki Öz- Seramik Sanatının Soylu Tarihi Doruk Yayınları

  3. Udemy- Japon Sanat Tarihi

  4. Osman Erden- Çağdaş Japon Sanat Tarihi Semineri

  5. Adnan Turani-Dünya Sanat Tarihi-Remzi Kitabevi

  6. https://tr.wikipedia.org/wiki/Japon_imparatorlugu

bottom of page