Bazen her şey, ülkenin durumu, olan biten, yaşadıkların, yaşayacakların o kadar çok gelir ki üzerine gitmek ister, bir kaçış yolu ararsın. Duymak, görmek, bilmek istemezsin artık. Ve o kadar haklısındır ki bu isteklerinde. Empati yoksunluğu için artık çok geç kalmışsındır ama. Daha adil, daha iyi koşullarda yaşamak, hak ettiğini kazanabilmek hakkındır. İçin daralır; gidenlere ve gideceklere bir yandan üzülür, bir yandan onlar için sevinir, ne hissedeceğini bilemez bir halde yaşarsın. Ağır bir yalnızlık hissi çöker üzerine, altından kalkamayacak gibi hissedersin. Ağlamak istersin, ağla, hakkındır fakat ağlayamazsın da işte.
Sonra bir oyuna gidersin. Oyun dramdır ama komedi unsurları da barındırır. Gülmeye başlarsın kahkahalarla ve birden gülme krizin ağlama krizine dönüşür, gözyaşlarını tutamazsın. Oyun biter. Yürümeye başlarsın düşünebilmek için. Yürürken etrafına bakınırsın ve fark edersin ki aslında senden o kadar çok var ki; gidememiş, gidemeyen. Oyunda aynı şekilde kahkahalara boğulup sonra hıçkırarak ağlayan. Şimdi dersin ki yalnız değilim. Kalabalık hissi kaplar her yanını, saçma bir güven ve rahatlama da yanında gelir.
Bu sebeple dersin ki iyi ki tiyatro var, iyi ki sanat var!
Bu sezon seyrettiğim oyunlar içinde iki oyunun bende yarattığı hisler üzerineydi.
İlki uzun süredir sahnede olan fakat benim ancak Ekim ayında fırsat bulup seyredebildiğim D22 Tiyatro'nun Hakikat, Elbet Bir Gün oyunu diğeri ise bu sezon ilk defa oynanan Tiyatroadam'ın 39 Buçuk Basamak'ı. (39 Buçuk Basamak ile ilgili Utku'nun detaylı yazısına buradan ulaşabilirsiniz.)
Sanatla kalın,
Yasemin
Comments