Arthur Miller'in efsane oyunu Cadı Kazanı İstanbul Büyükşehir Şehir Tiyatroları bakış açısıyla sahnede. Buraya kadar bile epey heyecan verici olan oyun, Yiğit Sertdemir yönetimi ve ödülleriyle iki sezon öncesinin dikkat çeken oyunlarından oldu. Ee haliyle bilet bulmak imkansızlaştı. İki sezondur bilet almaya çalışıp eli boş dönüyordum. Ben de eski taktiğimi kullandım ve biletini almış ama gelemeyecek olduğunu varsaydığım seyircilerin boş koltuklarına talip olmak üzere kapıda bekledim ve bu sayede oyunu seyrettim.

17.yüzyıl Amerika'sında geçen Cadı Kazanı oyunu, bir grup genç kızın dansları ve şarkılarıyla başlıyor. Eğlencelerine dönemin eğlencesi olan ruh çağırmayı da eklemelerinin ardından bu ayinlerden birini yaparken yakalandıklarında, bütün köy artık geri dönüşü olmayan huzursuzluk günlerine geçiyor. Eğlenen, neşeli ve kadın olarak zaten ikinci sınıf olan gençlerin danslarından rahatsız olanlar, kızların korkularından kaynaklanan yalanları, kendi yaşamlarından getirdikleri hırs ve iftiralarıyla daha da azıyor ve dönemin cadı mahkemelerini köye kuruyor.
Oyunun yönetmeni Yiğit Sertdemir "Kendi yetiştirdiği ağaçlara asılan ve birbirini asan Salemliler… Bir ağacın ortalama ömrü 400-500 senedir. Demek ki Salem'deki ağaçlar hala ayaktadır." notunu atıyor. Salem'in ağaçları o döneme tanık oluyor.
Oyun iki perde ve 2.5 saat sürüyor. Koltukta bu kadar uzun süre oturduğunuzu anlamıyorsunuz. Sahnede oyuncuların, dekorun, seslerin oluşturduğu, kaos olabilecek bir senkronizasyon var, ki müthiş.

Sahnenin ortası yan yana üçe ayrılmış, bir taraftan da bu ana sahnenin önü ve arkası da kullanılmış. Çok yönlü bu sahne kullanımı oyunun katman katman açılmasını sağlıyor.
Oyun boyunca ana sahnenin önünden geçen insanlar, müzik ve ışıkla birlikte müthiş bir tekinsizlik hâli oluşturuluyor. Bu tekinsizlik elbette rahatsız edici, bir o kadar da tuhaf bir şekilde keyif verici.
Köyün genç kızlarının ormanda çığlık çığlığa ayin yaptığı ilk sahneye bayıldım. Seyirciyi sahnede karşılayan oyunları çok seviyorum. Bu kez seyirciyi sahnede sesiyle karşılayan bir oyun seyretmiş olduk, ayrı bir sevdim.
Seyretmelere doyamadım. Oyuna bir kez daha gitmeyi düşünüyorum. Sahneyi, dekoru, kostümü, oyuncuları seyretmek istiyorum. Öyle bir lezzet kaldı damağımda.
Ben de birçok kişi gibi iki sezon bilet almaya çalıştım; ama İBBŞT'den bilet almak her geçen gün daha da zorlaştığı için alamadım. Bu kadar iyi yapımları bu kadar uygun fiyata bulduğumuz için biletlerin tükenmesi çok normal tabii. Seyircinin İBBŞT oyunlarına önceden bilet alıp gelmemelerini anlıyorum. Bileti açığa almak ve koltuğa boşa düşürmek bireysel olarak yapılabileceklerden. Benim fikrim İBBŞT yönetiminin bu konuda bir kolaylık yapması olur. Seyretmek istediğim birçok oyuna bu nedenle gidemiyorum. Şu zamana kadar kapıdan döndüğüm hiç olmadı; ama 3-4 kişi gittiğimizde bu riske girer mi bilemiyorum. bu yöntemi denemek isteyenlere önerim, ayın sonuna doğru oyunlarda boş koltuk bulma ihtimalinizin daha yüksek olduğu.
Yazan: Arthur MILLER
Çeviren: Sabahattin EYÜBOĞLU-Vedat GÜNYOL
Yöneten: Yiğit SERTDEMİR
Dekor Tasarımı: Metin DENİZ
Kostüm Tasarımı: Nihal KAPLANGI
Müzik: Emrah Can YAYLI
Işık Tasarımı: Kemal YİĞİTCAN
Efekt Tasarımı: Hanefi TOPRAKTEPE
Hareket Düzeni: Senem OLUZ
Dekor Uygulama: Murat GÖKDEN-Duygu ATEŞ
Kostüm Uygulama: Hacer DURAN-Sibel USANMAZ
Yardımcı Yönetmen: Eraslan SAĞLAM
Reji Asistanları: Onur DEMİRCAN-Salih ŞİMŞEK-Özge KIRDI
2.5 saat, 2 perde.
Comments