Bu yıl 17.si düzenlenen İstanbul Bienali pandeminin etkisiyle 3 yıl aradan sonra (ben bu yazıyı yazarken devam etmekte olduğu için) gerçekleşiyor. İstanbul'u ve kültürünü merkezine alan bienalde farklı mekanlar bize kapılarını açıyor.
Büyükdere35 / Çamuralem
İstanbul Bienali kapsamında Akgün İlhan, Anadolu Meraları, Burçin Çıngay, Itri Levent Erkol, Melisa Bal, Mustafa Avcı ve Gülinler’in katkılarıyla 17 Eylül’de Arnavutköy’de gerçekleşen Manda Festivali’nin ardından Çamuralem projesi Büyükdere 35’te Daniel Fernández Pascual ile Alon Schwabe çalışmasıyla Cooking Section kapsamında manda ürünleri ve müzikleriyle paylaşılmaya devam ediyor.
3. Köprü, Kanal İstanbul gibi İstanbul’un ekolojik yıkıma neden olan/olacak projeleri esnasında akademisyenlerin, uzmanların ve çevre aktivistlerinin dikkat çektiği kayıplarından biri de mandaların yaşadığı sulak alanların kaybı tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıydı.
Görülen ekolojik mağduriyetin yanı sıra Balkan göçmenlerinin yaşadığı bu bölgelerde, manda yetiştiriciliği ve dolayısıyla bir kültür süregelmesi dolayısıyla ekosistemin kültürle iç içe olduğunu gösteriyor.
Sulak alanların yok olmasına dikkat çeken proje konuyu manda sütünden elde edilen sütlaç, muhallebi gibi tatlılar, mandaların beslendiği otlardan demlenen çay ve kültürün önemli bir parçası olan manda konulu müziklerle anlatıyor. Tatlılar tıpkı kırsal alandaki gibi çömlek kaplarla veriliyor.
İki sanatçı yeme içme pratiklerini sanatla bir araya getiriyor ve hem kulağa hem damağa dokunuyor.
Birçok kişinin “İstanbul’da mera mı var?” diye düşündüğünü biliyorum. İstanbul’da mera var, sulak alan var. Manda yetiştiriciliği İstanbul ve Trakya gibi sulak alanlarda yapılır.
İstanbul Bienali’nin bu yılki İstanbul’u ve sokaklarını gezinerek yaşamak fikrine de uygun olarak Büyükdere35’in de komşusu olan İstanbul’un eski değerlerinden Tarihi Boğazkesen Fırınından simit de menüye eklenmiş.
İstanbul ekosisteminin ve kültürünün bir paçası olan mandalar hakkında geniş bir bilgi almak ve Cooking Section kapsamında bu deneyimi yaşamak için projeyi gezmenizi öneririm.
Alanda İngilizce desteği bulunuyor. Ayrıca erişilebilir bir alan. Bir şey yemezseniz 20 dakika zaman ayırmanız yeterli olacaktır.
Merkez Rum Kız Lisesi
Yoksul kız Rum öğrencilerin eğitim alması için inşa edilen Merkez Rum Kız Lisesi 1999 yılında yeterli öğrenci bulunamadığı için kapanmış ve kapıları bu yıla kadar kapalı kalmış. Bu yıl 17. İstanbul Bienali kapsamında kapılarını bize açtı.
Teması sivil itaatsizlik olan projede üç salonda pedagoji, kadın hakları ve ekoloji alanında video yerleştirmeler bulunuyor.
Onlarca videonun bulunduğu alanda dikkat çeken asıl konu, serginin de gövdesi olan tarihi bina. Eski sıraların, askıların potaların, çerçevelerin, Atatürk fotoğraflarının bulunduğu yapı korunmuş. Yer döşemelerinden tavan süslemelerine kadar her bir detayı incelemek isteyeceğiniz alanda zaman geçirip tarihe ve mimariye özeneceksiniz.
Videoların hepsini tek tek izlemenizin zaman ve zihin olarak mümkün olmadığını düşünüyorum. Zaten yerleştirmelere uzaktan baktığınızda verilmek istenenin videoları tek tek incelemek değil; bir bütün olarak görmek gerektiğiniz düşünüyorum.
En güncel krizlerimizden olan üç sorun pedagoji, ekoloji ve kadın haklarına sivil itaatsizlikle sahip çıkan alanı bütüncül bir bakış açısıyla ve tarihi ruhla gezinerek sindirmenizi öneririm.
Umarım bina, kapılarını bundan sonraki sanat çalışmaları için de bize açar.
Videoları tek tek incelemeyeceğinizi düşünerek 45 dakikanın içerde kalmak için yeterli olduğunu düşünüyorum. Altyazılı videolar Türkçe ve İngilizce destekli. Okul binasından çevrilen bir alan olduğu için erişilebilir bir alan.
Metro İstanbul Yaklaşım Tüneli Taksim / Kiklop
Yaklaşım Tüneli, metro hattının 1992 yılında temeli atılan Taksim istasyonunun inşaatı sırasında yapılan bir tünel.
Film yönetmeni Carlos Casas’ın Mussolini’nin 1930 yıllarında doğum yeri olan İtalya’daki Predappio kasabasında kurdurduğu eski uçak fabrikasında yer alan, Uzun Boru Deneyleri Uluslararası İşbirliği Merkezi (ClCLopE) adlı bir askeri havacılık araştırma tesisinden esinleniyor. Casas Kiklop çalışması ile kırsalda ve kentte doğal ortamlarda kayıt altına aldığı sesleri ışık ile birleştirerek ekolojik ve fizyolojik travmalar üzerinde duruyor. Gün içinde sürekli maruz kaldığımız ani ve ani olamayan sesleri bir araya getirdiği çalışmasında yoğun bir hatırlatma yapıyor.
17. İstanbul Bienali’nin fikri üzerinde durduğu başı ve sonu olmayan, yani belirsizlik ve devamlılık ile izleyiciyi kişisel deneyimi ile çalışmanın içine dahil eden, en güzel örneklerinden.
Tünelde yüksek ses ve ışık olduğu için, tetiklenme ihtimaliniz var, dikkatli olmanızı öneririm.
Zifiri karanlığa yakın bir ışık alanında seslerin arttıkça yürümemin yavaşladığını fark ettiğim an kıymetliydi. O anlarda travmalarımın tetiklendiği ve güvenimin kırıldığını düşünüyorum.
Zemin düz ve güvenilir olduğunu hatırlatmak, yapabilirseniz gözünüzü kapatıp yürümenizi öneririm.
Flaşlı makinelerle dakikalarca fotoğraf çekmeye çalışan, yüksek sesle sohbet ve hızlı hareket eden kişiler deneyimi bozuyor. Görevlilerin daha sık olması ve bu kişileri uyarması daha iyi bir deneyim sunacaktır.
İçerde dil desteğine ihtiyacınız yok, dışarda yeterli İngilizce açıklama var. Yaklaşık 30 dakikalık bir deneyim.
30 Kasım’a kadar Pazartesi hariç her gün 10:00 18:00 arası açık.
17 Eylül-20 Kasım tarihleri arasında devam eden 17. İstanbul Bienali’ni ücretsiz gezebilirsiniz. Tüm mekan, etkinlik ve rotalara İstanbul Bienali sayfasından erişebilirsiniz.
Tüm İstanbul Bienali alanlarına gitme hedefim var, hepsi hakkında izlenimlerimi yazılarım devam edecek.
Sevgiler,
Utku
Comments